11-19 Kasım 2023 ve 20-30 Ocak 2024 tarihleri arasında Mısır'daydık. Kahire'den başlayan ilk turumuz Luksor ve Aswan şehirlerini de kapsayarak yine Kahire'de sonlandı. Aynı rotayı izleyen ikinci turumuza ise üç günlük İskenderiye rotası da eklendi. Şimdi size Mısır'da vaktiyle bildiğimizden daha üst bir teknolojinin varlığını görsellerle anlatmaya çalışacağız.
ENERJİYİ ELEKTRİĞE DÖNÜŞTÜREN TRANSFORMATÖRLER: PİRAMİT VE TAPINAKLAR
Dünya rezervlerinin nasıl enerjiye dönüştürüldüğünün bir tasviridir. Özellikle tasvirin ürün bölümünde kullanılan enerji işareti halen elektrik sembolü olarak kullanılmaya devam etmektedir. Burada ley hatlarından gelen enerjinin tapınaklardaki sütunlarda depolandığı, ardından bir takım işlemlerin ardından elektriğe dönüştürüldüğü anlatılmaktadır.
Bugün Mısır'daki piramitlere baktığımızda neredeyse tamamının doğalgaz, magnezyum, altın, su gibi bir enerji yatakları üzerine inşa edildiğini görüyoruz. Elektriğin birçok enerji çeşidinden(kömür, buhar, güneş, rüzgar, doğalgaz, fizyon, füzyon) üretilebileceği fikrine bizler son iki yüz yıldır sahip olsak da buradan anlaşılıyor ki Kadim Mısırlılar bunun bilincindeymiş...
ELEKTRİĞİ DEPOLAYAN TAPINAKLARIN DEVASA PİLLERİ: GRANİT SÜTUNLAR
Tapınak olarak bilinen transformatörlerdeki granit sütunlar kolon değil birer elektriği depolayan pillerdir. Granitin en önemli özelliği sıkıştırıldığında ya da ufak bir işlem uygulandığında elektrik üretme becerisidir.
Turumuza katılan Doğaltaş Madencilik sahibi Engin Aydın, granitin elektrikli aletleri etkilediği için hastanelerde kullanılmadığı belirtmiştir. Burada hemen hatırlatalım obeliskler de granitten oluşmaktadır.
ELEKTRİĞİ İLETKEN İYONOSFER TABAKASININ YARDIMIYLA TÜM ÜLKEYE DAĞITAN OBELİSKLER
Mısır'daki bu obelisklerin başında iletken bir metal bulunuyordu. Görevleri Mısır'da elde edilen elektriği İyonosfer tabakasını kullanarak kablosuz olarak tüm ülkeye iletmekti. 42 mt. uzunluğunda 1200 ton ağırlığındaki bu tek parça granit obeliskleri kesmek, taşımak ve dikmek bugün bile mümkün görünmemektedir.
Wardenclyffe Kulesi, bilinen Tesla Kulesi, 1901-1902'de Shoreham New York'ta Nikola Tesla tarafından tasarlanan ve inşa edilen bir deneysel kablosuz iletim istasyonuydu. Tesla bu sayede 40 kilometre uzaklığa yerleştirdiği 200 adet ampulü kablo kullanmadan obelisk mantığıyla başarı ile yakarak deneyinin tamamlamıştı.
Karnak Ra Tapınağında yıkılmamış olan Hatşepşut Obeliskini hemen sağda görüyorsunuz.
Yerinde duran enden obelsiklerden birisi Luxor Mut Tapınağında bulunmaktadır. İkizi ise yıkılmıştır.
Aswan'da 42 mt. uzunluğunda 1200 ton ağırlığında granit yatağından kesilmiş ama taşınmamış bir obelisk
OBELİSKLERİN İLETTİĞİ ELEKTRİKLE AYDINLANAN AMPULLER
Norveçli bir elektrik mühendisi, resmin bir elektrik lambası tasladığını öne süren ilk kişiydi. Peter Krassa ve Rainer Habeck , Firavunların Işıkları başlıklı bir rölyef üzerine bir kitap yayınladı.
Başka bir elektrik mühendisi olan Zeichnung Garn-Birine, daha sonra Dendera lambasının çalışma modelini oluşturdu. Obelisklerin iyonosfer tabakası ile iletilen elektrik bu ampülleri yanmasını sağlıyordu.
Kablosuz ampul yakma deneyi ilk olarak mucidin çok kötü hava şartlarına sahip Colorado Springs bölgesine yerleşmesi ile başladı. Sürekli ortaya çıkan yıldırımları uzun bir zaman boyunca izledi ve sonunda iyonosfer tabakasında enerjinin iletildiğini fark etti.
İyonosfer tabakasında hava yoğunluğu az olduğu için iyonosfer tabakası daha iletken bir yapıya sahipti. Bu süreci taklit etmek için, tesla jeneratörü adı verilen ve kendi icadı olan bir makine yaptı. erçekten de bu jeneratör sayesinde büyük bir yıldırım üretmeyi başardı.
Merak ediyoruz acaba Harbiye Marşı'nın hemen başındaki "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız." dizesi bu teknolojiye vaktiyle Türklerin de sahip olduğu anlamına geliyor olabilir mi? Atalarımız YA DA Taşı ile iklimlere hükmedebiliyorlar mıydı?
Kahire Müzesinde ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bu tarihi eser bizlere bir pervaneyi anımsatmaktadır. Tahminimiz Mısırlılar, tanrılarının araçlarında gördükleri bir parçayı taş ile oluşturmuş olabilirler. Çünkü bu bir taştır ve dönme amaçlı kullanılırsa parçalanacaktır.
Piramidin zirve taşı sayılan ve bir meteorit olduğu söylenen Ben Ben taşı üzerine sayısız spekülasyon yapılmıştır. Bu taş vaktiyle Mısır'da pek çok yerde bulmaktaymış. Şimdilerde tek olarak kalmış olsa da taşın büyük bir bölümünün granitten oluştuğunu ve işlenirken çeşitli hasarlar almış olduğunu yine taş uzmanımızdan öğreniyoruz.
Anunnakilerin gökyüzündeki savaşlarını anlatan bir sunum paylaşıyorum. Burada Ra'nın şeytani güçlere karşı zaferini görüyoruz ki şeytani güçler de muhtemelen Enlil klanı oluyor.
Çünkü iki klan da birbirine şeytan yakıştırması yapmayı çok sever...
Abydos 1. Seti Tapınağındaki hiyerogliflerde bulunan figürler, insanlığı ikiye ayırmış durumda. Eski Mısır’ın ileri teknolojiye sahip, dünya dışı topluluklar tarafından ziyaret edildiği iddialarının oluşmasını sağlayan bu hiyeroglifler, UFO, helikopter, denizaltı ve uçak benzeri çizimleri barındırıyor.
Tanrıların firavunlara sağladığı koruma alanını hemen solda görmekteyiz. Kadim Mısır'ın diğer teknolojik aletlerini de aşağıda paylaşıyoruz:
Abydos'ta bulunan ve Firavun 1. Seti'nin Osiris rolünü oynadığı sahneleri içeren bir duvar resmi Thot'u, ölen tanrıdan iki ayrı DNA iplikçiği alırken ve ardından Ankh sembolünü kullanarak ona yaşamı geri verirken göstermektedir.
Ölüler Kitabında yer alan ve bu olayın ardından Horus'un doğuşunu konu alan bir betimlemede ise Thot'a yardım eden iki doğum tanrıçasının ayrı birer DNA iplikçiği tuttuklarını görürüz. Dikkat edersek DNA'nın çift sarmalı birbirinden ayrılmıştır, yalnızca bir iplikçik(yeni doğan Horus'u tutarken gösterilen) İsis'in DNA'sıyla birleştirilmiştir.
MISIR'DA ÜSTÜN BİR TEKNOLOJİ VARDI VE BU TEKNOLOJİ TANRILARIN YANİ ANUNNAKİLERİN ELLERİNDEN MISIRLILARA VERİLMİŞTİ. BİNLERCE YIL SONRA AYNI BİLGİLER NİKOLA TESLA'YA DA VERİLDİ. MİKROBİYOLOG VE BİYOTEKNOLOG PROF. DR. GÖKÇEN YUVALI'NIN MISIR DUVARLARINDAKİ DNA MESAJI İLE YAZIMIZI BİTİRELİM:
“GİZEMİN TEK BİR ADI VARDIR O DA MISIR’DIR.” CHAMPOLLİON